9 Temmuz 2013 Salı

Piç - Hakan Günday


Selamlar sevgili halkım..
Evet, istediğinizi söyleyebilirsiniz bana.. Bu konuda çok rahatım; çünkü düzenli takipçilerimin olmadığını düşünüyorum.. Benim gibi düzensiz birinin düzenli takipçi beklentisi de saçma olurdu aslında..
Bir bahane bulmayacağım uzun aralar vermeme..

Muhteşem bir geri dönüş yapmıyorum; ama bu gece size muhteşem bir kitap getiriyorum..
Sevgili Hakan Günday'ın "Piç" adlı romanı.. Haberini aldığıma göre yakında filmi de çekilecekmiş romanın. İlk gidecek olanlardan biri de ben olacağım büyük ihtimalle..
E hadi artık biriniz çıksın da "Tamam Temur; artık sus da kitap konuşsun!" desin..
"Hayhay efendim hayhay!"

Ve kitabımız sizlerle!

Piçler iradelerini sadece hayatta kalmak için harcarlar. Dünya üzerinde bir gün daha geçirebilmek için. Çünkü onları en çok zorlayan konu hayattır. Bütün iradelerini yataktan kalkmak akıllarından geçen delice düşünceleri gerçekleştirmemek için harcarlar. Dolayısı ile eline doğdukları topluma yararlı bir birey olmak ve o ele tükürmemek konusunda irade eksiligi çeker. Sadece ve sadece hayatta kalmak için harcadıkları irade miktarı sahip olduklarının hepsini tüketmeye yetecek kadardır. Bu nedenle piçler sosyal hayatın içinde zayıflıklarıyla tanınırlar.

Evet efendim, Hakan Günday'ın kendi kaleminden "Piç"in kısa bir özetini paylaştım sizlerle. Zaten piçlerin diğer özelliklerini de kitabın ilerleyen sayfalarında daha detaylıca öğreneceksiniz..

Kitabımızda dört kahraman var. Afgan, Hakan, Cenk ve Barbaros. Bu kitapta bir başrol yok. Bazan Afgan alıyor sahneyi, bazan Cenk, bazan Hakan, bazansa Barbaros..

Bu dört gencin beraber geçirdiği piçlik dönemini ince ayrıntılarıyla ele alan yazarımız, kahramanlarına yaptırdığı tespitler ve kullandığı derin dille bağlıyor bizi sayfalarına..
Kitabın henüz ilk satırında:
"İnsanlık, kendini öldüren ilk insan tarafından ihanete uğramıştır." cümlesiyle karşılaştığımda okkalı bir yumruk yemişçesine sendeleyip tekrar okumuştum. Sıradan bir kitap olmadığını henüz ilk satırında bas bas bağırıyordu "Piç".

Ayağımı denk alıp bu kitabı dikkatle okumaya karar verdim. Yazarımızın anlatımı (bana göre) o kadar etkileyici ve derindi ki bazı paragrafları iki sefer okuduğum oldu. Kitabın altını çizmeye kıyamayanlar sınıfından biri olduğum için çizemedim tabiki satırları; ama sevgili dostlarım satırların altını çizmeye başlasanız sanırım kitabın her sayfasında çizmedik yer bırakmazdınız emin olun..

Neyse konumuza geri dönelim -ki aslında siz konu hakkında fazla ileriye gitmeyeceğimi benden iyi bilirsiniz-
Dört arkadaşın yaşadığı sıkıntılara rağmen piçliklerinden vazgeçememesiyle, yazarın deyişiyle: Akıllarından geçen delice düşünceleri gerçekleştirmemek için ellerinden gelen ne varsa yapmalarıyla başlıyor hikayemiz.

Kitabın ilerleyen sayfaları ve kahramanların yaşadıklarıyla beraber içime derin bir sıkıntı girmedi dersem çok büyük yalan söylemiş olurum.

Aslında Hakan Günday, azıcık bizleri yazmış ya da ne bileyim sizi yazmamışsa bile beni yazmış.. Bir dönem kitaptaki kahramanların yaşamı gibi bir yaşam geçirdiğim için daha çok sardı beni bu kitap.
"Bre Temur, aslında sen de azılı bir piçmişsin de haberin yokmuş" diye fısıldadım kendime.. Kendimden çok şeyler bulduğum için belki bu kadar harikaydı bu kitap..
Kitabı bir ay önce okumama rağmen hâlâ zihnim bulanık, hâlâ zihnim bulanık.. Kitabı bitirdiğim ilk üç gün bile zamanımın bir kısmını kitabı düşünmekle geçirdim. Cenk'i, Barbaros'u, Afgan'ı, Hakan'ı, sevgililerini, ailelerini....
Açık söylemek gerekirse sevgili dostlar, kitabın neresini nasıl anlatayım bilemiyorum. Yazarın kullandığı dilin güzelliğini mi, konunun bütünlüğünü ve sürükleyiciliğini mi..

Kusura bakmayın saçma sapan bir yazı oldu; ama alın okuyun; biraz da siz saçmalayın e mi.. Yalnız küçük bir not: Okuduktan bir süre sonra tekrar okuyun.

Yazarımızın affına sığınarak bir iki alıntı yapmak istiyorum kitaptan; umarım bana kızmaz. Bu arada alıntıların büyük bir kısmını http://www.kitapblogu.com/pic-hakan-gunday/ sitesinden temin ettim. Gamze Ay'a da teşekkür etmezsem çok büyük ayıp etmiş olurum.. Siteyi mutlaka takibinize alın derim.

Dünya üzerindeki yaşıtlarının yarısı gibi "Tanrı var mı, yok mu?" sorusunu hiçbir zaman sormamış olan piçler,Tanrı'nın var olduğunu bilir ancak ona inanmaz ve kulları olmayı reddederler. Tanrıtanımazların aksine Tanrı'yı bilir ama tanımazlar. Tanrı'nın yarattıklarını hatalı bulurlar. Tanrı'nın çalışma tarzını beğenmezler.

***

Çünkü Afgan gerçek bir piç gibi âşık olmuştu. Gerçek bir piç gibi âşık olmanın tek tedavisi ölümdü. Kadının değil, piçin ölümü..

***

Piçler, aşık oldukları kadını kendilerini kurtaracaklarını düşünür. Oysa hiçbir kadın dünyaya bir piçi kurtarmak için gelmemiştir.

***

“Gelecek, geçmişin merhametine kalmıştır ve insan, ikisinin arasında bir kurbandır.”

***

“Sıradan insanların intikamları da kendi değerleri dahilinde biçim bulur.”

***

“Piçlerin ölçüleri diğer insanlarınkinden farklıdır. Böbrek taşı düşürme sanıcısını, iş arkadaşlarıyla yenen bir öğle yemeğine tercih ederler. Acı ve zevk şiddetlerini yukarıdan aşağı sıralarken normlar dahilindekilerden farklı ölçüleri kabul ederler. Örneğin bir kravatı iş yerinde takmaktansa, kendilerini onunla asmayı daha uygun görürler. Takım elbiselerini tamamlayabilmesi için kravatın boyundan aşağı değil, baştan yukarı sallanması gerekir.”

***

“Memur bey, biz ne yaptığımızı bilmiyoruz. Her şey çok iyi gidiyordu ama sonra birden kendimizi sokakta bulduk. Yani yıllardır evlerde yaşadık ama ancak bu kadar dayanabildik. Şimdi buradayız. Hepimizin gideceği yerler var ama zaten biz o yerlerden geliyoruz. Dolayısıyla geldiğimiz yerle gideceğimiz yer arasında sıkıştık.”

***

"Para varmı?"
"Bugün yatmış olması lazım. Kartla alamam. Aylardır hiçbir şey yatırmıyorum. Kartı veren bankanın batmasını bekliyorum."

***

Kimse öz çocuğunun ihanetlerinden canlı kurtulamaz. Kurtulsa bile içi doldurulmuş bir av hayvanından farksız yaşar. Ve piçler her ne kadar bir çok geceyi ailelerinin leşlerinin hayaletleriyle geçirseler de, sabah hissettikleri tek acı bademciklerindeki sigara yanığıdır. Onun tedavisi için gerekenlerse diş macunu ve üç ayda bir değiştirilen diş fırçasıdır.

***


(Utanmasam tüm kitabı yazacağım)
Kitabı bana öneren sevgili öğretmenim Ayşe, teşekkürlerin en büyüğü sana..


Küçük bir soru işareti: İş aramak için Taksim'den Yenibosna'ya yürüyerek giden kahramanlarımız olumsuz yanıt aldığında neden kendilerine daha önce iş teklifinde bulunan Alemdar'a gitmediler? 

1 yorum:

  1. Ne demek,sevgili öğrencim, her zaman:) Hakan Günday'ın öbür kitaplarını da okumak lazım. Bu arada yazın güzel olmuş. Kitabı okumasaydım alıp okurdum bu yazıdan sonra.

    YanıtlaSil